İZMİR - AGORA

 

Agora etimolojik olarak şehir meydanı, çarşı, pazar yeri demektir. Ticarî, adlî, dinî, siyasî fonksiyonları olan agora, sanatın yoğunlaştığı, felsefenin temellerinin atıldığı; stoaların, anıtların, sunakların, heykellerin bulunduğu yerdir. Tüccarların kalbidir.

İzmir'in Namazgâh semtinde bulunan agora, Roma Döneminden (M.S. 2. yüzyıl) kalmadır ve Hippodamos şehir planına göre merkeze yakın yerde üç kat halinde inşa edilmiştir. İzmir agorası İon agoralarının en büyük ve en iyi korunmuş olanıdır.

1932-1941 yılları arasında Rudolf Naumann, Prof. F. Miltner ve İzmir Efes müzeleri müdürü Selahattin Kantar tarafından yapılan ilk dönem kazılarla büyük bir bölümü ortaya çıkarılan İzmir agorasının, dikdörtgen formda, ortada geniş (120 x 180 m) bir avlu etrafında sütun ve kemerler üzerine inşa edilmiş üç katlı ve önünde merdiveni olan bileşik bir yapı olduğu anlaşılmıştır.

AgoraUzun yıllar aradan sonra Kültür Bakanlığı'nın izni, İzmir Valiliği ile Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü'nün işbirliğiyle agorada son dönem kazıları 5 Ağustos 1996 tarihinde başlatılmıştır.

Agora'nın güneydoğu yönünde, 1980'li yıllarda yanan Misak-ı Milli İlkokulu'nun ihata duvarı yıkılıp 2835 m²lik bu alanın agoraya katılmasıyla agoranın alanı 16590 m²ye çıkmıştır. İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin sponsorluğunda devam eden agora çalışmaları; agora meydanı, kuzey kapısı bazilika altı, batı yapısı (stoa), antik çarşı olmak üzere beş yerde kazı, restorasyon, arkeolojik temizlik ve çevre düzenlemesi şeklinde sürdürülmektedir.

Söz konusu çalışmalarda agoranın kuzey kapısının bulunmasıyla en önemli iş gerçekleştirilmiştir. Burada bulunan Tanrıça Vesta kabartmasının ilk dönem kazılarda çıkarılan Zeus sunağı kabartmalarının devamı olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca Tanrı Hermes, Dionysos, Eros, Herakles heykelinin yanı sıra pek çok erkek-kadın-hayvan heykeli, baş, kabartma, figürin vb. mermer, taş, kemik, cam, maden ve pişmiş topraktan eserler ele geçirilmiştir. Burada yeni bulunmuş yazıtlar M.S. 178 yılındaki İzmir depreminde kente yardım edenler hakkında bilgiler vermektedir.


Agora'da Tarihle Randevu

 

M.Ö. 133 yılında Bergama Krallığı'nın sahneden çekilmesi üzerine Roma İmparatorluğu egemenliğine giren İzmir, özellikle İmparator Avgustus (M.Ö.44 - M.S.14) zamanında barış ve sükun içinde geçecek görkemli bir döneme adımını attı. İzsanları, sevgi aşk dolu idi...

 

Roma zamanında, tüm yazarlar ve ozanların aynı görüşteydi: "Doğu'nun Gerdanlık Kız'ı Smyrna, en güzel çağını yaşamaktadır.." Ne yazık ki, M.S. 178'de müthiş bir deprem oldu. Mermer sütunlu binalar, kağıttan şatolar gibi devrildiler. İzmir, yerle bir olmuştu. Açlık, yangın ve salgın hastalık, vahşi kurtlar gibi saldırdı güzelim İzmir'lilere... O yıllarda kentte "Aristides" isimli bir söylevci yaşardı. Balıkesir doğumlu bu söylevci astımlı olmasına karşın, eşsiz söylevleri ile halkın sevgisini kazanmıştı.

 

Manisa'lı Antikçağ Tarihçisi Pausanias'e göre, depremin olduğu yıllarda 60 yaşında olan Aristides, bir gün rüyasında Baştanrı Zeus'u gördü. Zeus, İzmir Agora'sı Zeus Soter Sunağı'nda bir boğa kurban ederek, kent üzerindeki felaket bulutlarının dağıtılmasını istemişti.

 

 

Aristides'in rüyası

 

Aristides, İzmirlilere rüyasında Zeus'u gördüğünü iletti. Halkın arasına karışarak, yeniden kentlerini kurmaya çabalamalarını ve kesinlikle vazgeçmemelerini istedi. Morallerini düzeltmek için onlara şiirler okudu. Aristides şiir okurken, halk sarsıntıların durduğunu fark etti.

 

Aristides, İmparator Marcus Avrelyus ve Romalı senatörlere baş vurarak yardım istedi. Çok geçmeden yardım getiren yüzlerce kadırga Kordonboyu'nu doldurmaya başlamıştı. Kent, yeniden inşa edilmeye başlandı.

 

İzmirliler, yüce Aristides için Agora'ya bir büst diktiler. Büstün kaidesinde "Aristides Smyrneos" (İzmir'in Çocuğu Aristides) yazılmıştı. Günümüzdeki İzmir'i belki biraz da Aristides'e borçluyuz değil mi?

 

Günümüzde Agora'ya gittiğimizde tarihle buluşmuş oluruz sanki.. İzmir Agora'sı, Büyük İskender tarafından yeniden kurdurulan kentin iskanı sahası Kadifekale'nin kuzey yamacında, şimdiki adı ile Namazgah mahallesindedir. Eskiden Türk mezarlığı olan Agora kalıntları, yüzyıllardır yarı açıkta duran bazı mermer sütunların ilgi çekmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Agora'nın ortaya çıkarılmasındaki en büyük hizmeti, İzmir Arkeoloji Müzes'nin eski Müdürü Selahattin Kantar yapmıştı.

 

Türk Tarih Kurumunun yardımı ile 1932 - 1941 yıllarında bizzat kazıları yürüten Selahattin Kantar ve daha sonra Agora hakkında çeşitli yayınlar yapan Arkeolog Hakkı Gültekin, Roma dönemi İzmir'ini aydıtlatm açısından paha biçilmez bir hazine olan Agora'yı gözler önüne sermişlerdir.

 

 

Küçük Faustina

 

İzmir, M.S.178 yılında müthiş bir deprem sonucu yerle bir olmuştu. Kalıntıları bulunan Agora'nın 178 yılından sonra İmparator Marcus Avrelyus'un yardımları ile yeniden inşa edilen Agora olduğu tespit edilmiştir. Çünkü İmparator'un eşi Küçük Faustina bu tarihten sonra Anadolu'da vefat etmiştir. Agora'da Küçük Faustina'nın büstünün yapışık olduğu bir kemer bulunmuştur. Bu nazlı Kraliçe'nin güzelim büstü günümüzde de Agora'yı süslemektedir.

 

İzmir Agora'sı bir ticari Agora değil, aksine bir devlet Agora'sıdır. Yani devletin ticaretinin ve ekonomisinin düzenlediği bir kurumdur.

 

Ticari Agora'larda bulunmayan bir Bazilika'nın ve içinde mahkeme salonlarının bulunuşu ve 28 adet dükkanın devletin emtia ve donanımını korumakla ilgili bulunması, bu yapının İzmir'deki Roma Bürokrasisi için son derece önemli bir yer olduğu belgelenmektedir.

 

Balıkesir'li Aristides'e göre, Agora aynı zamanda dini bir hüviyet taşımaktaydı. İzmir Agora'sı günümüzde turistlerin büyük ilgisini çeken bir yapı olarak, yarı yarıya gün ışığına çıkarılmış görüntüsü ile İzmir'i süslemektedir. Agora'nın çevresinde daha nice Eski İzmir kalıntılarının bulunduğu tahmin edilebilir.